AYHAN ÇİTİL: ARİSTOTELES, METAFİZİK OKUMALARI 24. SEMİNER ÖZETİ

Ana Temalar:

  1. Varlık, ‘Bir’ ve Aşkın Terimler Tartışması
    Aristoteles’in “varlık olmak bakımından varlık” anlayışı çerçevesinde, “var”, “bir”, “doğru” ve “iyi” gibi aşkın terimlerin mantıksal ve ontolojik statüsü tartışılır. Bu terimlerin ek kategorik yük taşımayıp yalnızca varlığın farklı kiplerini ifade ettiği savunulur. Böylece “şu şöyledir” gibi ifadelerin aynı zamanda “doğrudur”, “vardır” ve “birdir” anlamlarını da içerdiği vurgulanır.
  2. Usia (Cevher) Merkezli Ontolojik Kurgu
    Bir şeyin var olmasının en temel koşulu olarak usia kavramı ele alınır. Cevher dışındaki varlık türlerinin (nitelikler, yer, sayı vb.) varlığı ise cevherle kurdukları bağıntıya göre açıklanır. Bu bağlamda “kırmızılık” gibi arazların bir cevhere nispetle var olduğu, yerin ise cevherin kapladığı uzamla ilişkili olarak düşünüldüğü belirtilir.
  3. Modern Metafizik Tartışmaları ve Kant’ın Katkısı
    Modern dönemde cevher kavramının yitirilmesiyle birlikte, özellikle Kant sonrası özne-tecrübe merkezli bir ontoloji ortaya çıkar. Renk, yer ve sayı gibi olguların varlığı, artık cevher değil, öznelliğin imkânları ve tecrübe koşulları üzerinden temellendirilir. Bu dönüşüm, klasik metafizikten modern metafiziğe geçişin temel kırılma noktalarından biri olarak sunulur.
  4. Boş Küme, Sayı ve Matematiksel Varlıkların Statüsü
    Boş küme örneğiyle, matematiksel varlıkların tekillik, bağımsızlık ve cevherle ilişki açısından ontolojik durumu tartışılır. Frege’nin sıfır kavramı üzerinden çelişki ve kaplam ilişkisi bağlamında sayıların varlığı sorgulanır.
  5. Fiktif Varlıklar ve Tam Belirlenim Sorunu
    Sherlock Holmes gibi kurmaca karakterlerin varlığı, tam belirlenim (complete determination) ilkesiyle ilişkilendirilir. Gerçek bireylerin aksine, fiktif karakterler tüm yüklemler bakımından belirli olmadıklarından dolayı cevher sayılmazlar. Kripke’nin karşı olgusal (counterfactual) önerme kuramı üzerinden, bu varlıkların gerçek varlıklarla farkı vurgulanır.

Sonuç:
Bu seminer, Aristoteles’in cevher anlayışını modern felsefi bağlamlarla ilişkilendirerek, varlık kavramının aşkın terimlerle, mantıksal yapılarla ve fiktif içeriklerle nasıl temellendirilebileceğine dair derinlemesine bir tartışma sunar. Ontolojide cevherin merkezi rolü sorgulanırken, hem klasik hem de çağdaş metafiziğe dair kritik açılımlar yapılır.

 

Main Themes:

  1. Being, ‘One’, and Transcendental Terms
    Within Aristotle’s framework of “being qua being,” transcendental terms such as “being,” “one,” “true,” and “good” are examined in terms of their logical and ontological status. These terms are said not to carry additional categorical predicates but to express different modes of being. Thus, a statement like “this is so” also implies that it “is,” “is one,” and “is true.”
  2. Ontology Centered on Usia (Substance)
    The concept of usia (substance) is presented as the fundamental condition for something to exist. Other categories of being (qualities, place, number, etc.) are interpreted in relation to substance. For instance, “redness” is considered to exist only insofar as it is predicated of a substance, and “place” is linked to the spatial occupation of a substance.
  3. Modern Metaphysical Shifts and Kant’s Contribution
    With the decline of the substance-based ontology in modern philosophy, a shift toward subjectivity and experience emerges, particularly after Kant. The existence of properties like color, space, and number is no longer grounded in substance but in the conditions of subjective experience. This marks a crucial rupture between classical and modern metaphysics.
  4. The Status of Mathematical Entities and the Empty Set
    Using the example of the empty set, the seminar explores the ontological standing of mathematical entities in terms of individuality, independence, and relation to substance. Frege’s concept of zero is revisited to investigate contradictions and issues of reference and extension in the context of numbers.
  5. Fictive Beings and the Problem of Complete Determination
    Fictional characters like Sherlock Holmes are analyzed through the principle of complete determination. Unlike real entities, fictional ones lack full predicative determination and thus cannot qualify as substances. Through Kripke’s theory of counterfactual propositions, the ontological difference between fictional and actual beings is highlighted.

Conclusion:
This seminar offers a profound reflection on Aristotle’s concept of substance, connecting it to modern philosophical debates. It investigates how being is determined through transcendental terms, logical structures, and fictional content, ultimately questioning the foundational role of substance in ontology while critically engaging with both classical and contemporary metaphysics.