EKREM DEMİRLİ: GAZZÂLÎ,el-MUNKİZ MİNE’D-DALÂL 3. SEMİNER ÖZETİ

Seminerin Amacı ve İçeriği

Bu seminerde Gazzâlî’nin el-Munkiz mine’d-dalâl adlı eserinin üçüncü bölümü merkeze alınarak, felsefi kuşkuculuk, bilginin kaynağı, kesinliğin imkanı ve tasavvufi bilgi anlayışı tartışılmıştır. Gazzâlî’nin yaşadığı entelektüel krizin tarihsel ve bireysel yönleri ele alınarak, onun sofist kuşkuya dair tespiti ve buradan çıkış yolları çok yönlü bir şekilde analiz edilmiştir. Gazzâlî’nin rasyonalist geleneği neden yeterli bulmadığı, kesin bilgiye ulaşmanın ancak Tanrı’nın doğrudan ilka ettiği bir nurla mümkün olduğu yönündeki görüşleri merkeze alınmıştır.

Ana Temalar ve Başlıklar

  1. Gizli Sofistlik ve Zihinsel Bölünmüşlük

Gazzâlî’nin “hal itibariyle bir sofisttim” cümlesi, bireyin dışarıya yansıttığı inanç ile içsel şüpheleri arasındaki ayrımı gündeme getirir. Bu bölünmüşlük hali, sadece Gazzâlî’ye özgü değil, teorik geleneklerde yer alan düşünürlerin ortak kaderidir. Tasavvufun “cem-i himmet” kavramı, bu çoklu zihin hâlinden tevhidî bir bütünlüğe ulaşmayı hedefler.

  1. Bilginin Tevhidi ve Müdrikenin Rolü

Tasavvuf, Tanrı’nın birliğini kavrarken sadece Tanrı’nın birliğiyle değil, idrak edenin (müdrike) birliğiyle de ilgilenir. Bu noktada Mevlânâ’nın şaşılık örneği üzerinden bir bakış açısı geliştirilir: Şaşı bir göz nesneyi bir göremez; benzer biçimde bölünmüş bir zihin de tevhide ulaşamaz. Bu sebeple tasavvuf, “müdrikenin tevhidi” fikrini merkeze alır.

  1. Kuşkunun Hastalık Olarak Tanımı ve Ahlaki Boyutu

Gazzâlî, kuşku hâlini bir “hastalık” olarak tanımlar. Bu, sadece zihinsel değil, ahlaki ve hatta tıbbi bir sorundur. Dört unsur teorisi (hava, su, ateş, toprak) çerçevesinde mizacın bozulması nasıl fiziki bir dengesizlik doğuruyorsa, kuşku da ruhsal-ahlaki bir dengesizliğin işareti olarak yorumlanır.

  1. Kesin Bilginin Kaynağı: İlka ve Keşf

Gazzâlî, kesin bilgiye ulaşmanın delillerle değil, Tanrı’nın “göğse bıraktığı nur” yoluyla gerçekleştiğini savunur. Bu bağlamda “keşf” kavramı, öğrenmenin pasif bir biçimi olarak yeniden tanımlanır. Keşf, bireyin çabasıyla değil, Tanrı’nın iradesiyle gerçekleşen bir “öğrenme biçimidir”. Tasavvuftaki keşf, felsefi bilgi teorisinin bir parçası olarak değil, ilahi ilhamın bir ürünü olarak görülür.

  1. Metafizik Süreçte Keşf ve Hakikatin İnşası

Gazzâlî, metafiziğin, doğa bilimlerinin ilkelerini de temellendiren kurucu bir bilgi dalı olduğunu savunur. Bu çerçevede, bir bilginin kesinliğe ulaşması için akıldan daha üstün bir müdrikenin—örneğin ruhun—devreye girmesi gerekir. İbnü’l-Arabî ve Konevî’nin sistemleriyle paralellik kurularak, bilginin metafizik düzlemde nasıl keşfe dönüştüğü anlatılır.

Sonuç

Bu seminerde Gazzâlî’nin entelektüel krizden çıkış süreci üzerinden, tasavvufi bilgi anlayışının klasik epistemolojiden nasıl ayrıldığı detaylı biçimde ortaya konmuştur. Kuşkuya karşı geliştirilen çözümün mantıksal değil, metafizik ve ilahi temelli olduğu vurgulanır. Gazzâlî’nin keşf kavramı etrafında şekillenen bilgi teorisi, ahlakî ve metafizik bir zeminde temellendirilmiş; bu, klasik düşünce geleneğinde insanın marifet yolculuğuna dair köklü bir bakışı temsil etmektedir.

 

Purpose and Content of the Seminar

This seminar focuses on the third section of al-Ghazālī’s al-Munqidh min al-Ḍalāl, analyzing themes of philosophical skepticism, the source of knowledge, the possibility of certainty, and Sufi epistemology. The intellectual crisis that al-Ghazālī experienced is discussed both historically and personally, with an emphasis on his critique of rationalism and his conclusion that true certainty comes only through a divine light (nūr) bestowed by God.

Main Themes and Headings

  1. Hidden Sophism and Mental Division

Al-Ghazālī’s confession—“in state I was a sophist”—points to the split between outward belief and inner doubt. This divided state is not unique to him, but rather a shared condition among thinkers in rational traditions. Sufism’s concept of “unification of intention” (jamʿ al-himma) seeks to heal this internal fragmentation through divine unity.

  1. Unification of Knowledge and the Role of the Perceiver

Sufism is not only concerned with the oneness of God but also with the unity of the knower (mudrik). Using Rūmī’s analogy of a cross-eyed person who cannot see one object as one, the seminar explores how a fragmented self cannot reach divine unity. Thus, unifying the perceiver becomes essential in Sufi epistemology.

  1. Doubt as a Disease with Ethical Dimensions

Al-Ghazālī defines doubt as a kind of disease—not merely intellectual, but ethical and even physiological. Just as an imbalance in the four humors (earth, air, fire, water) causes physical disorder, doubt is a symptom of moral and spiritual imbalance.

  1. Source of Certainty: Divine Ilkāʾ and Unveiling (Kashf)

Certainty is not obtained through rational proofs, al-Ghazālī argues, but through a divine light placed in the heart. In this view, kashf (unveiling) is a form of passive learning—not achieved by effort but by divine grace. Unlike philosophical epistemology, this kind of knowledge is understood as the product of divine inspiration.

  1. Kashf and the Construction of Truth in a Metaphysical Process

Al-Ghazālī sees metaphysics as a foundational discipline that underlies even the natural sciences. Attaining certainty requires a faculty higher than reason—such as the soul or spirit. Drawing parallels with Ibn al-ʿArabī and Qūnawī, the seminar explores how metaphysical knowledge culminates in kashf.

Conclusion

Through al-Ghazālī’s intellectual crisis, this seminar explores how Sufi epistemology diverges from classical models of knowledge. The solution to skepticism is not logical but metaphysical and divine. His theory of kashf grounded in divine grace, offers a moral and metaphysical foundation for certainty, reflecting a profound transformation in the Islamic intellectual tradition regarding the human quest for truth.