EKREM DEMİRLİ, İSLAM DÜŞÜNCESİNDE VELAYET 12. SEMİNER ÖZETİ
Bu seminer, İbnü’l-Arabî’nin velayet (walāya) anlayışını, peygamberlik (nübüvvet) ile ilişkisini ve peygamberlerin Allah’tan aldığı pay meselesini ele almaktadır. Hakîm Tirmizî’nin sorularına dayanan tartışmada, İbnü’l-Arabî’nin metafizik anlayışı çerçevesinde Vahdet-i Vücud ve peygamberlerin velayet içindeki konumu incelenmektedir. Özellikle velayet ve nübüvvet arasındaki sınırlar, bilgi ve hak ediş kavramları üzerinden analiz edilerek, İbnü’l-Arabî’nin bu konulardaki özgün yorumları detaylandırılmaktadır.
Ana Temalar:
- Peygamberlerin Allah’tan Aldığı Pay (Hissa): İbnü’l-Arabî’ye göre, her peygamberin Allah’tan aldığı pay bilinemez çünkü bu, yalnızca peygamberlere ait özel bir deneyimdir (zevk).
- Vahdet-i Vücud ve Tanrı’nın Fiilleri: Erken dönem tasavvufunda Tanrı’nın mutlak fail olduğu vurgulanırken, İbnü’l-Arabî Tanrı’nın hem fail hem de fiil edilen olduğunu savunarak Vahdet-i Vücud anlayışını şekillendirmektedir.
- Peygamberlik ve Velayet Arasındaki İlişki: Peygamberlerin velilerden üstün olduğu kabul edilse de, velayetin de nübüvvet gibi bir sürece tabi olduğu ve nihayetinde tamamlanacağı ifade edilmektedir.
- Resul, Nebi ve Velinin Konumları: İbnü’l-Arabî, bir resulün hem resul, hem nebi, hem de veli olabileceğini belirtir. Ancak nebilerin ve velilerin sahip olduğu manevi deneyimlerin (zevk) birbirinden farklı olduğu ifade edilmektedir.
- Bilgi, Haber ve Zevk Kavramları: Peygamberlerin bilgisi yalnızca akıl veya nakil yoluyla değil, doğrudan ilahi deneyimle (zevk) elde edilir. Bu bağlamda, Hızır ile Musa kıssası üzerinden bilgi türleri tartışılmaktadır.
- İnayet (Lütuf) ve İstihkak (Hak Ediş) Kavramları: İbnü’l-Arabî, peygamberlik veya velayetin herhangi bir hak edişle (istihkak) değil, Allah’ın inayetiyle (lütuf) gerçekleştiğini vurgular. Bu, Ehl-i Sünnet kelâmının kader ve ilahi irade anlayışıyla paralellik göstermektedir.
- Peygamberlerin Üstünlüğü Meselesi: Kur’an’da bazı peygamberlerin diğerlerinden üstün tutulduğu belirtilirken, İbnü’l-Arabî bu üstünlüğü “yön farkı” olarak yorumlar. Her peygamberin farklı ilahi isimlere mazhar olduğu ve bu nedenle farklı alanlarda üstünlük gösterdiği ifade edilmektedir.
Sonuç:
Bu seminer, İbnü’l-Arabî’nin velayet anlayışını ve peygamberlik ile olan ilişkisini detaylandırarak, onun metafizik yorumlarını analiz etmektedir. Velayet ve nübüvvetin sınırları, bilgi türleri ve ilahi inayet kavramları çerçevesinde incelenerek, tasavvufun kelâm ve felsefeyle kesiştiği noktalar ele alınmıştır. İbnü’l-Arabî, peygamberlerin sahip olduğu ilahi payın (hisse) tam olarak bilinemez olduğunu belirtse de, onların varoluşsal olarak farklı ilahi isimlere mazhar olmaları nedeniyle üstünlük gösterdiklerini ifade etmektedir. Bu tartışmalar, İbnü’l-Arabî’nin tasavvufi düşüncesinin kelâm ve felsefi geleneklerle nasıl bütünleştiğini gözler önüne sermektedir.
This seminar explores Ibn al-ʿArabī’s concept of walāya (sainthood), its relationship with nubuwwa (prophethood), and the issue of the divine portion (ḥiṣṣa) received by prophets. Based on Ḥakīm Tirmidhī’s inquiries, the discussion examines Ibn al-ʿArabī’s metaphysical framework, particularly within the doctrine of waḥdat al-wujūd (the unity of existence), and the role of prophets within sainthood. The seminar analyzes the distinctions and overlaps between sainthood and prophethood through the lens of knowledge, divine favor, and merit.
Main Themes:
- The Divine Portion (Ḥiṣṣa) Received by Prophets: According to Ibn al-ʿArabī, the share that each prophet receives from God is unknowable, as it is an exclusive divine experience (dhawq) accessible only to prophets themselves.
- Waḥdat al-Wujūd and Divine Actions: While early Sufism emphasized God as the absolute agent, Ibn al-ʿArabī develops this idea further, asserting that God is both the actor and the acted upon, shaping the doctrine of waḥdat al-wujūd.
- The Relationship Between Prophethood and Sainthood: While prophets are considered superior to saints (awliyāʾ), sainthood, like prophethood, follows a cyclical process and will ultimately reach completion.
- The Status of the Messenger, Prophet, and Saint: Ibn al-ʿArabī argues that a rasūl (messenger) can simultaneously be a messenger, a prophet, and a saint. However, the spiritual experiences (dhawq) of prophets and saints differ in nature.
- Knowledge, Divine Report (Khabar), and Experience (Dhawq): Prophets acquire knowledge not solely through reason or transmission but through direct divine experience (dhawq). The story of Khiḍr and Moses is analyzed as an example of different forms of knowledge.
- Divine Favor (ʿInāya) vs. Merit (Istihqāq): Ibn al-ʿArabī emphasizes that neither prophethood nor sainthood is earned (istihqāq); rather, they are granted purely through divine favor (ʿināya). This perspective aligns with Sunni kalām theology regarding predestination and divine will.
- The Issue of Prophetic Superiority: While the Qur’an states that some prophets are superior to others, Ibn al-ʿArabī interprets this as a matter of “directional difference.” Each prophet is manifested through different divine names, leading to distinct forms of superiority.
Conclusion:
This seminar provides an in-depth analysis of Ibn al-ʿArabī’s understanding of sainthood and its relation to prophethood, examining his metaphysical interpretations. The boundaries between walāya and nubuwwa are explored through concepts of knowledge, divine favor, and existential hierarchy. Ibn al-ʿArabī asserts that the divine portion (ḥiṣṣa) granted to prophets remains unknowable, yet he acknowledges their distinct manifestations of divine attributes. The discussion highlights how Ibn al-ʿArabī integrates Sufi metaphysics with Islamic theological and philosophical traditions, offering a comprehensive synthesis of sainthood and prophethood.