EKREM DEMİRLİ, İSLAM DÜŞÜNCESİNDE VELAYET 16. SEMİNER ÖZETİ
Bu seminer, İbnü’l-Arabî’nin tasavvuf düşüncesinde dinginlik (sekîne) kavramını ve insanın hakikate ulaşma sürecindeki rolünü ele almaktadır. Hakîm Tirmizî’nin 27. sorusu çerçevesinde şekillenen tartışmada, dinginliğin başlangıcı, insanın nasıl itminana kavuştuğu ve bilginin tatmin noktasına nasıl ulaştığı gibi meseleler incelenmektedir. İbnü’l-Arabî, dinginliği yalnızca psikolojik bir huzur hali olarak değil, bilginin ve varoluşun bir merhalesi olarak ele almakta ve epistemik bir süreç olarak değerlendirmektedir.
Ana Temalar:
- Dinginliğin Başlangıcı: Dinginlik, İbnü’l-Arabî’ye göre varlığın her yönüyle kuşatılmasıyla gerçekleşir. Bilgi tam bir idrak haliyle ortaya çıkar ve eksik kalan her bilgi, merakın devam etmesine neden olur.
- İtminanın Epistemolojik Boyutu: Hz. İbrahim’in “Ölüleri nasıl dirilteceksin?” sorusu üzerinden, bilginin tatmin edici bir kesinliğe ulaşması gerektiği vurgulanmaktadır. Tasavvufî geleneğe göre, mutmain olmak ancak ilahi bir tecelli ile mümkündür.
- Bilginin Tatmine Ulaşması: Bilginin nihai noktası, onu zihnen kavramaktan ziyade doğrudan tecrübe etmektir. Bu nedenle, tasavvufî gelenekte bilgiye ulaşma süreci “zevk” (tatmak) kavramıyla açıklanmaktadır.
- Peygamberler ve Hakikat Arayışı: Peygamberler sadece vahiy alan kişiler olarak değil, aynı zamanda hakikatin peşinde olan kişiler olarak ele alınır. Hz. Musa ve Hızır kıssası üzerinden bilginin sınırları ve peygamberlerin bilgi arayışı tartışılmaktadır.
- Dinginlik ile İlahi Tecelli Arasındaki Bağ: İbnü’l-Arabî, insanın bilgiyi yalnızca kendi çabasıyla elde edemeyeceğini, ilahi tecelli olmadan bunun eksik kalacağını ifade eder. Bilgiye ulaşma sürecinde zan ile hakikat arasındaki ayrımı belirleyen unsur, ilahi inayettir.
- Tasavvufi Dilde Yeme-İçme ve Bilgi Arasındaki Bağlantı: Tasavvufta bilgi, zevk (tatma) kavramı üzerinden anlatılır. Süt ve ilim arasındaki ilişki gibi metaforlar, bilginin ancak içselleştirilerek hakikate dönüşebileceğini ifade eder.
- Tasavvufun Dil Kullanımı ve Epistemik Yapısı: Tasavvufun dilindeki metaforik kullanım, onun yalnızca teorik bir bilgi sistemi olmadığını, bireyin doğrudan deneyimlediği bir hakikat süreci olduğunu göstermektedir.
Sonuç:
Bu seminer, İbnü’l-Arabî’nin dinginlik (sekîne) kavramına getirdiği epistemik yorumu inceleyerek, bilginin hakikate dönüşme sürecini ele almaktadır. Dinginlik, yalnızca psikolojik bir huzur hali değil, insanın bilgiye, hakikate ve ilahi tecelliye ulaşmasının bir aşamasıdır. İbnü’l-Arabî’ye göre, bilgi ancak ilahi bir lütufla kemale erebilir ve insanın hakikati anlaması için sürekli bir arayış içinde olması gerekir.
This seminar explores the concept of tranquility (sakīna) in Ibn al-ʿArabī’s Sufi thought and its role in the human journey toward truth. Based on Ḥakīm Tirmidhī’s 27th question, the discussion examines the origins of tranquility, how a person attains inner certainty (iṭmiʾnān), and how knowledge reaches a state of epistemic fulfillment. Ibn al-ʿArabī presents tranquility not merely as a psychological state of peace but as a stage in both knowledge and existence, interpreting it as part of an epistemological process.
Main Themes:
- The Origin of Tranquility: According to Ibn al-ʿArabī, true tranquility is achieved when one attains complete knowledge of existence. Any gap in knowledge perpetuates curiosity and prevents inner peace.
- The Epistemological Dimension of Iṭmiʾnān: Using the example of Prophet Abraham’s question, “How will You bring the dead back to life?” the seminar highlights that certainty in knowledge requires direct experiential confirmation. In the Sufi tradition, true inner peace (iṭmiʾnān) is only possible through divine unveiling (tajallī).
- The Fulfillment of Knowledge: The ultimate form of knowledge is not intellectual comprehension but direct experience. Thus, in the Sufi tradition, the process of attaining knowledge is often described using the term dhawq (tasting).
- Prophets as Seekers of Truth: Prophets are not only recipients of revelation but also seekers of divine truth. The seminar explores the limits of knowledge through the story of Moses and Khiḍr, illustrating the continuous pursuit of divine wisdom.
- The Connection Between Tranquility and Divine Unveiling: Ibn al-ʿArabī asserts that knowledge cannot be acquired solely through human effort; without divine manifestation (tajallī), all knowledge remains incomplete. The distinction between assumption (ẓann) and absolute truth (ḥaqq) depends on divine grace.
- The Sufi Symbolism of Food and Knowledge: In Sufi discourse, knowledge is often described in terms of dhawq (taste). Metaphors such as the relationship between milk and knowledge illustrate that true understanding is only achieved through deep internalization.
- The Linguistic and Epistemic Structure of Sufism: The seminar emphasizes how Sufi language, filled with metaphors and symbols, reflects an experiential rather than purely theoretical system of knowledge.
Conclusion:
This seminar examines Ibn al-ʿArabī’s epistemic interpretation of tranquility (sakīna), demonstrating how knowledge transitions into truth. Tranquility is not merely an emotional state but a stage in attaining divine knowledge and realization. According to Ibn al-ʿArabī, true knowledge is only perfected through divine grace, and the search for truth is a lifelong journey.