EKREM DEMİRLİ-KELÂBÂZÎ-et-TA’ARRUF 3. SEMİNER ÖZETİ
Seminerin Amacı ve İçeriği
Bu seminerde, Ekrem Demirli tarafından Kelâbâzî’nin et-Taʿarruf adlı eserine dair yapılan kapsamlı çözümleme üzerinden, hicaz sonrası İslam toplumlarında oluşan sosyal değişimlerin tasavvufun doğuşuna etkisi incelenmektedir. Tasavvufun, yeni şehirlerin zenginleşen, çoğulcu ve statü merkezli yapısına karşı bir tepki olarak geliştiği ve bu bağlamda dindarlığın bireyselleşmesi süreciyle nasıl şekillendiği ele alınır.
Ana Temalar ve Başlıklar
- Yeni Şehir ve Dini Kriz
Bağdat, Şam ve Kufe gibi şehirlerin zenginleşmesi ve kalabalıklaşması, İslam’ın sade yapısıyla çelişki yaratmıştır. Bu çelişkiler, dindar bireylerde “dini saf halde koruma” arzusunu doğurmuş, züht hareketleri bu ihtiyacın bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
- Tasavvufun Ortaya Çıkışı ve Alternatiflerle Mücadelesi
Tasavvuf, Yahudi, Hristiyan, Budist ve yerel dinî akımlarla rekabet içinde oluşmuş; kendine has bir kimlik oluşturmak için güçlü alternatif yaşam tarzlarıyla mücadele etmiştir. Bu mücadele, tasavvufu yalnızca ahlakî bir duruş değil, aynı zamanda sosyo-kültürel bir inşa haline getirmiştir.
- Tasavvufun Dört Kurucu Tepkisi
Zahidlerin topluma karşı dört temel tepkisi vurgulanır:
- Kesp (ticarî kazanç) reddedilmiştir çünkü tevekkülle çelişir.
- Evlilik ve aile kurumu terk edilmiştir; evlilik toplumsal statüye dahil olmanın aracı görülür.
- Statü ve görevler reddedilmiş, bireyin kendini yalnızca “kul” olarak tanımlaması benimsenmiştir.
- Bilginin teorikleşmesine karşı “ümmilik” yüceltilmiştir; bilgi değil, amel önemlidir.
- Suf Giymek ve Sosyal İtibardan Kaçış
Tasavvufun “suf” giymesi, sadece sade yaşam değil, aynı zamanda statüden, şehirden, bilgiden, aileden kopuşun simgesidir. Bu kopuş, kişinin Tanrı’yla doğrudan ilişki kurma arzusunu temsil eder.
- Melamilik ve Toplumsal İtibarın Radikal Reddiyesi
Zamanla “suf”a da hürmet gösterilmeye başlanınca, Melamilik ortaya çıkmış; zahidliğin bile dış göstergeleri reddedilmiştir. Amaç, tam anlamıyla görünmez bir dindarlıktır.
3.Sonuç
Seminer, zahidliğin ve ilk tasavvufî hareketlerin İslam’ın şehirleşme süreciyle nasıl gerilimli bir ilişki kurduğunu ve bu sürecin birey-toplum, bilgi-amel, statü-tevekkül gibi ikilikler ekseninde nasıl çözüm arayışlarına girdiğini açık biçimde ortaya koyar. Kelâbâzî’nin temsil ettiği çizgi, bu çözümün sistemleşmiş ilk örneklerinden biridir.
Purpose and Content of the Seminar
This seminar explores the socio-historical conditions behind the emergence of Sufism, as discussed in Kelâbâzî’s et-Taʿarruf, focusing on the transformations in early Islamic urban centers. Ekrem Demirli examines how Sufism arose in response to the religious, economic, and cultural crises brought about by urbanization and shifting social norms, ultimately emphasizing the individualization of piety.
Main Themes and Headings
- The New City and Religious Crisis
Major cities like Baghdad, Damascus, and Kufa became wealthy, dense, and status-oriented, creating a dissonance with the early, simple Islamic ethos. In response, many sought to preserve the purity of their faith, giving rise to ascetic (zuhd) movements.
- The Rise of Sufism and Struggle with Alternatives
Sufism developed amidst competition with other religious and spiritual traditions—Jewish, Christian, Buddhist, and local mysticisms. It was not merely an ethical posture but also a socio-cultural construction, formed in contrast to these influences and to urban norms.
- Four Foundational Rejections in Early Sufism
Early Sufis reacted to urban life through four radical rejections:
- Kesp (worldly earning) was renounced due to its contradiction with trust in God (tawakkul).
- Marriage and family were avoided, as they were seen as paths to social integration and status.
- Titles and roles were abandoned; identity was reduced to “being a servant of God” alone.
- Theoretical knowledge was de-emphasized; oral literacy and action (ʿamal) were prioritized over formal learning.
- Wearing Wool (Suf) and Renunciation of Status
The term “sufi” derived from suf (wool), symbolizing not only simplicity but a deep rupture from city life, knowledge, family, and social hierarchy. Wearing wool signified direct relation with God, independent of societal mediation.
- Malāmiyya and Radical Invisibility
As even the woolen garb gained social prestige, the Malāmiyya movement arose, rejecting all visible signs of piety. Their aim was complete anonymity in spiritual life—true servitude without recognition or display.
Conclusion
This seminar illustrates how early asceticism and Sufism responded to the tensions of urban Islam by constructing an alternative spiritual path. Centered on renunciation and individual devotion, these movements redefined religious identity beyond social norms. Kelâbâzî’s work stands as one of the earliest efforts to systematize this spiritual response within the framework of Sunni Islam.