EKREM DEMİRLİ: KİTÂBU’T-TEVHÎD OKUMALARI 10. SEMİNER ÖZETİ
Bu seminer, İslam düşüncesinde tevhid kavramının ne anlama geldiğini ve özellikle Allah’ın sıfatları bağlamında nasıl ele alındığını tartışmaktadır. Tevhid, sadece Allah’ın birliği anlamında değil, aynı zamanda sıfatlarının mahiyeti ve Tanrı-insan ilişkisi açısından da ele alınmaktadır. Meşşai filozoflar, kelamcılar ve tasavvufi gelenek arasındaki farklılıklar, özellikle Tanrı’nın varlığı, sıfatları ve iradesi bağlamında incelenmektedir.
Ana Temalar ve Başlıklar
- Allah’ın Varlığı ve Tevhid Meselesi
İslam düşüncesinde tevhid, sadece Allah’ın bir olması değil, aynı zamanda sıfatlarının birliği ve ezeliliğiyle de ilişkilidir. Bu nedenle, Allah’ın sıfatlarının zatından ayrı olup olmadığı sorusu, kelamcılar ve filozoflar arasında önemli bir tartışma konusudur. - Filozofların Tanrı Anlayışı: Akıl Temelli Bir Yaklaşım
Meşşai filozoflar (Farabi, İbn Sina), Tanrı’nın varlığını ilk ilke (mebde-i evvel) olarak akıl yoluyla kanıtlamaya çalışmışlardır. Onlara göre, Tanrı, zorunlu varlık olarak vardır ve mutlak mükemmelliktir. Ancak sıfatları Tanrı’nın zatından bağımsız olarak düşünülmemelidir; aksi takdirde, çokluk (kesret) ortaya çıkar ve bu da Tanrı’nın birliğini (vahdet) ihlal eder. - Kelamcıların Görüşü: Allah’ın Sıfatları ve Teşbih-Selb Meselesi
Kelamcılar, özellikle Eş’arîler ve Mutezilîler, Tanrı’nın sıfatlarının varlığını kabul ederken, bunların mahiyetini farklı yorumlamışlardır.- Mutezile: Allah’ın sıfatlarını reddeder (ta’tîl), çünkü sıfatlar Tanrı’nın zatından ayrı düşünülemez.
- Eş’arîler: Sıfatları kabul eder, ancak bunların zatla birlikte ezelî olduğunu savunur.
- Antropomorfizm ve Teşbih Sorunu
Antropomorfik (insana benzer) Tanrı tasavvuru, filozoflar tarafından reddedilirken, kelamcılar ve tasavvuf ehli farklı açılardan bu soruna yaklaşmıştır.- Filozoflara göre, Tanrı’nın sıfatları insana benzemez ve O, akılla kavranabilecek soyut bir ilkedir.
- Tasavvufta, Tanrı’nın sıfatları bazen insana yönelik bir hitap tarzı olarak ele alınmış ve Allah ile insan arasındaki sevgi ilişkisi ön plana çıkmıştır.
- İrade Sorunu: Tanrı’nın Eylemleri Zorunlu mu, İrade ile mi?
İbn Sina ve Meşşai filozoflar, Tanrı’nın varlığı gereği (iktiza-i zatî) hareket ettiğini ve yaratmanın doğal bir sonuç olduğunu söyler. Ancak kelamcılar, Tanrı’nın irade sahibi olduğunu ve iradesinin seçici olduğunu savunarak kelam ile felsefe arasındaki temel ayrımı oluştururlar. - Emanasyon (Sudûr) Teorisi ve Kelamcıların Eleştirisi
Filozoflar, evrenin Tanrı’dan bir taşma (feyz, sudûr) sonucu meydana geldiğini iddia eder. Ancak bu anlayış, kelamcılar tarafından iradesiz bir yaratılış fikri olduğu için reddedilir.- Kelamcılar, Tanrı’nın yaratmayı bir irade ve tercih sonucu gerçekleştirdiğini söylerler.
- Kelam-Felsefe Tartışmasında Modern Düşünceye Etkiler
Modern çağda, Müslüman düşünürler akıl ile nakil arasındaki dengeyi nasıl kuracakları konusunda farklı tutumlar sergilemiştir.- Kelamî düşünce, Tanrı’nın irade sahibi olduğu görüşüne dayalıdır.
- Felsefi düşünce, Tanrı’nın bir ilke olarak düşünülmesini ve insana benzetilmemesini savunur.
- Tanrı’nın Bilgisi: İbn Sina, Farabi ve Kelamcılar Arasındaki Farklar
- İbn Sina: Tanrı her şeyi külli (genel) olarak bilir, ancak tek tek olayları bilmez.
- Kelamcılar: Tanrı, hem külli hem de cüz’i (tekil) olan her şeyi bilir.
- Tasavvuf ehli: Tanrı’nın bilgisi, insanın kalbine doğrudan gelen bir ilham (keşf) ile de anlaşılabilir.
- Din, Seçilmişlik ve İlahi İrade
- Yahudilik: Tanrı bir kavmi (İsrailoğulları) seçmiştir.
- Hristiyanlık: Tanrı, İsa aracılığıyla insanları kurtarmıştır.
- İslam: Allah, peygamberleri ve evliyaları seçmiştir, ancak herkesin O’na yönelme hakkı vardır.
- Tevhid’in Anlamı: Matematiksel Bir Birlik mi, Sıfatların Birliği mi?
İbnü’l Arabî’ye göre tevhid, sadece Allah’ın bir olması değil, O’nun isim ve sıfatlarının da O’nun zatıyla beraber var olmasıdır. Kelamcılar, sıfatları Tanrı’dan ayrı olarak düşünmemek gerektiğini, ancak onların bir anlamda Tanrı’nın zatıyla özdeş olduğunu savunurlar.
Sonuç
Bu seminer, İslam düşüncesinde tevhid kavramının farklı ekoller tarafından nasıl ele alındığını tartışmaktadır.
- Filozoflar, Tanrı’yı soyut bir ilke olarak görerek irade ve sıfatların bağımsızlığını reddetmiştir.
- Kelamcılar, Tanrı’nın irade sahibi olduğunu ve seçici bir yaratıcı olduğunu savunmuştur.
- Tasavvuf ehli, Tanrı-insan ilişkisini daha mistik ve keşif yoluyla açıklayan bir yaklaşım benimsemiştir.
Seminerde, kelam ile felsefe arasındaki temel ayrımın, Tanrı’nın sıfatları ve iradesinin mahiyeti olduğu vurgulanmaktadır. İrade sahibi bir Tanrı tasavvuru olmadan, dinî inanç sistemlerinin varlığını sürdüremeyeceği tezi öne çıkarılmaktadır. Bu nedenle, İslam düşüncesinde Tanrı’nın varlığı meselesinden çok, sıfatlarının mahiyeti tartışma konusu olmuştur.
This seminar explores the concept of tawḥīd (the oneness of God) in Islamic thought, particularly in relation to divine attributes and the relationship between God’s essence and actions. Tawḥīd is analyzed not only as the affirmation of divine unity but also through discussions on the nature of divine attributes, theological and philosophical perspectives, and the role of divine will. The seminar examines the views of Peripatetic philosophers, Islamic theologians (mutakallimūn), and the mystical tradition, particularly regarding God’s existence, attributes, and volition.
Main Themes and Topics
- God’s Existence and the Meaning of Tawḥīd
In Islamic thought, tawḥīd does not merely signify that God is one, but also that His attributes are unified and eternal. One of the major debates among scholars concerns whether God’s attributes are distinct from His essence or inherent to it. - The Philosophical Approach: God as a Rational Principle
Peripatetic philosophers, such as al-Fārābī and Ibn Sīnā, argue that God’s existence can be proven through reason, presenting Him as the First Principle (al-mabdaʾ al-awwal) and the Necessary Being (wājib al-wujūd). According to them, God is absolute perfection, and His attributes should not be considered separate entities, as this would imply multiplicity (kathrah) and violate divine unity (waḥdah). - The Theological Perspective: God’s Attributes and the Tension Between Tashbīh and Tanzīh
Islamic theologians (mutakallimūn), particularly the Ashʿarites and the Muʿtazilites, debated the existence and nature of divine attributes.- The Muʿtazilites reject the idea of independent divine attributes (taʿṭīl), asserting that they cannot be separate from God’s essence.
- The Ashʿarites accept that divine attributes exist but argue that they are co-eternal with God’s essence, maintaining a balance between affirming divine attributes (tashbīh) and avoiding anthropomorphism (tanzīh).
- Anthropomorphism and the Problem of Divine Similarity
The debate over whether God can be described in human-like terms remains central.- Philosophers reject any anthropomorphic description of God, considering Him a purely rational principle.
- Sufi mystics, on the other hand, preserve an element of divine love and closeness, emphasizing a personal connection between God and the believer.
- The Problem of Divine Will: Does God Act by Necessity or Choice?
Ibn Sīnā and Peripatetic philosophers argue that God acts out of necessity (iktidhāʾ al-dhāt), meaning creation emanates from Him automatically as a natural consequence of His being. Islamic theologians, particularly the Ashʿarites, assert that God has free will and makes deliberate choices, which differentiates theological thought from philosophical determinism. - The Emanation (Ṣudūr) Theory and Theological Objections
Philosophers propose that the universe emerges from God through emanation (fayḍ, ṣudūr), meaning creation is an automatic overflow rather than a chosen act. Theologians reject this view, arguing that God creates the world with intention and will, not as an inevitable consequence of His essence. - The Influence of the Kalām-Philosophy Debate on Modern Thought
In modern Islamic thought, scholars continue to balance rational inquiry with scriptural interpretation. Kalām theology upholds divine will, whereas philosophical approaches favor a more abstract understanding of God. - God’s Knowledge: Ibn Sīnā, al-Fārābī, and the Theologians
- Ibn Sīnā claims that God knows universal concepts (kulliyyāt) but not individual events (juzʾiyyāt).
- Theologians assert that God knows everything, both universal and particular.
- Sufi mystics argue that divine knowledge is experienced through direct inspiration (kashf) rather than purely rational deduction.
- Religion, Divine Selection, and God’s Will
- Judaism teaches that God selects a particular people (Israelites) as His chosen ones.
- Christianity asserts that God manifests through Christ to redeem humanity.
- Islam holds that God chooses prophets and saints (awliyāʾ), yet divine mercy is accessible to all.
- The Meaning of Tawḥīd: A Mathematical Unity or a Unity of Attributes?
- According to Ibn al-ʿArabī, tawḥīd is not just about God’s numerical oneness but also about the inseparability of His attributes from His essence.
- Theologians maintain that God’s attributes must not be seen as external entities, yet they exist eternally with Him.
Conclusion
This seminar explores how different Islamic schools of thought interpret the concept of tawḥīd, highlighting key differences:
- Philosophers view God as a rational first principle, rejecting the independence of divine attributes and denying a personal God with free will.
- Theologians affirm God’s free will and the existence of divine attributes that are co-eternal with His essence.
- Sufi mystics emphasize experiential knowledge of God, asserting that divine knowledge is revealed through inner realization rather than intellectual reasoning.
The seminar ultimately underscores that the primary theological debate in Islam has been less about proving God’s existence and more about defining the nature of His attributes and will. It argues that a concept of God without divine will is incompatible with religious belief, making divine attributes central to Islamic theological discourse.