EŞREF ALTAŞ: ŞERHU’L-İŞÂRÂT OKUMALARI 1. SEMİNER ÖZETİ

Bu seminer, Fahreddin Râzî’nin Şerhu’l-İşârât şerhi çerçevesinde, İbn Sînâ’nın cisimlerin cevher olması ve varlık düzeni içerisindeki konumlarını nasıl ele aldığını incelemektedir. Tartışma, cisimlerin mahiyeti, onların oluşumu (tecevhür), bileşik ve yalın cisimler arasındaki ayrım ve fizik ile metafizik arasındaki bağlantıları ele almaktadır. Aynı zamanda, İbn Sînâ’nın eserinin İslam düşüncesindeki yeri ve filozoflar arasındaki şerh geleneğinin nasıl şekillendiği üzerinde durulmaktadır.

Ana Temalar:

  1. İbn Sînâ’nın Felsefi Geleneği ve Şerhlerin Rolü: el-İşârât ve’t-Tenbîhât, İbn Sînâ’nın olgunluk dönemi eserlerinden biridir ve Fahreddin Râzî’nin şerhi, metnin anlaşılmasını sağlayan en önemli yorumlardan biridir. Şerh geleneğinde bu metnin özel bir yeri vardır.
  2. Cisimlerin Cevher Olması ve Tecevhür Kavramı: Cisimlerin cevher niteliğini kazanma süreci (tecevhür), onların nasıl varlık kazandığına dair temel bir felsefi sorundur. İbn Sînâ, cevherleşmenin madde (heyûlâ) ve form (suret) birlikteliğiyle açıklanabileceğini savunmaktadır.
  3. Bileşik ve Yalın Cisimler Ayrımı: Cisimler, bileşik ve yalın olmak üzere ikiye ayrılır. Bileşik cisimler (etkalîb), farklı maddelerin birleşiminden oluşurken, yalın cisimler (unsurlar), bölünemez nitelikte olup temel elementleri ifade eder.
  4. Heyûlâ ve Suretin Ontolojik Statüsü: Cisimlerin varlık kazanmasında heyûlâ ve suretin rolü büyüktür. İbn Sînâ, heyûlâyı (ilk madde) pasif bir kabul edici olarak tanımlarken, sureti (form) cisme kimlik kazandıran temel unsur olarak görmektedir.
  5. Atomculuğa Yönelik Eleştiriler: İbn Sînâ, atomculuk teorisini reddederek, cisimlerin bölünmez parçalardan oluştuğunu savunan anlayışlara karşı çıkar. Ona göre, varlık bir bütündür ve parçacıklara indirgenemez.
  6. Boşluk (halâ) Meselesi: Fiziksel dünyanın sürekliliği bağlamında, boşluk kavramı tartışılmaktadır. İbn Sînâ, boşluğun varlığını reddederek, evrenin tamamen dolu olduğu fikrini ileri sürmektedir.
  7. Matematiksel Cisim ile Fiziksel Cisim Arasındaki Farklar: Matematiksel cisimler (cism-i ta‘lîmî), ölçülebilir ve soyut kavramlar iken, fiziksel cisimler (cism-i tabî‘î), üç boyutlu ve maddesel varlıklar olarak tanımlanmaktadır.

Sonuç:
Bu seminer, İbn Sînâ’nın fizik ve metafizik anlayışını Fahreddin Râzî’nin yorumları ışığında analiz etmektedir. Cisimlerin cevher olması meselesi, madde-form ilişkisi, boşluk tartışmaları ve atomculuğa yönelik eleştirilerle detaylandırılmaktadır. Şerh geleneğinin felsefi düşüncenin gelişimindeki rolü de vurgulanarak, İbn Sînâ’nın metinlerinin İslam dünyasında nasıl bir entelektüel dönüşüm sağladığı ortaya konulmaktadır.

 

This seminar examines Ibn Sīnā’s concept of the substantiality of bodies and their place in the order of existence through Fakhr al-Dīn al-Rāzī’s commentary on Sharḥ al-Ishārāt. The discussion explores the nature of bodies, their process of becoming substances (tajawhur), the distinction between composite and simple bodies, and the connections between physics and metaphysics. Additionally, it highlights the significance of Ibn Sīnā’s work in Islamic thought and how the tradition of commentary (sharḥ) shaped philosophical discourse.

Main Themes:

  1. Ibn Sīnā’s Philosophical Tradition and the Role of Commentaries: al-Ishārāt wa’l-Tanbīhāt is one of Ibn Sīnā’s later works, and al-Rāzī’s commentary is among the most significant in facilitating its understanding. The commentary tradition plays a crucial role in interpreting this text.
  2. The Substantiality of Bodies and the Concept of Tajawhur: The process by which bodies attain substantiality (tajawhur) is a central philosophical issue. Ibn Sīnā explains substantialization through the unity of matter (hayūlā) and form (ṣūra).
  3. The Distinction Between Composite and Simple Bodies: Bodies are categorized as either composite (atkalīb), formed by the combination of different materials, or simple (unsur), referring to indivisible primary elements.
  4. The Ontological Status of Hayūlā and Ṣūra: In the constitution of bodies, matter (hayūlā) serves as a passive recipient, while form (ṣūra) provides identity and actuality.
  5. Critique of Atomism: Ibn Sīnā rejects atomism, arguing against the idea that bodies are composed of indivisible particles. He asserts that existence is continuous and cannot be reduced to discrete units.
  6. The Problem of Void (Halāʾ): The seminar explores the debate on the existence of void in physical reality. Ibn Sīnā denies the existence of void, asserting that the universe is completely filled.
  7. The Distinction Between Mathematical and Physical Bodies: Mathematical bodies (jism taʿlīmī) are abstract and measurable, whereas physical bodies (jism ṭabīʿī) are three-dimensional and material entities.

Conclusion:
This seminar analyzes Ibn Sīnā’s approach to physics and metaphysics through the lens of al-Rāzī’s commentary. The discussion delves into the substantiality of bodies, the matter-form relationship, the rejection of void, and critiques of atomism. The seminar also highlights the role of the sharḥ tradition in shaping philosophical discourse and the intellectual transformation of Ibn Sīnā’s texts in the Islamic world.