ÖMER TÜRKER, FÂRÂBÎ OKUMALARI: KİTABU’L-HURÛF 9. SEMİNER ÖZETİ

Bu seminerde Fârâbî’nin Kitâbu’l-Hurûf eserinde “şey” ve “mevcud” kavramları detaylı şekilde ele alınmıştır. Şey kavramının zihinde veya dış dünyada mahiyete sahip olan varlıkları ifade etmesi, mevcud kavramının ise bu varlıkların dış dünyadaki varoluşuna işaret etmesi temel tartışma konularıdır. Ayrıca Fârâbî’nin, Parmenides’in metafizik anlayışı üzerinden mevcud ve şey kavramlarının farklarını analiz etmesi, seminerin önemli odak noktalarından biri olmuştur.

Ana Temalar

  1. Şey Kavramının Tanımı ve Kapsamı
    Fârâbî’ye göre şey, zihinde ya da dış dünyada mahiyete sahip olan her varlığı ifade eder. Bu tanım, şey kavramının mevcuddan daha geniş bir anlam taşıdığını ortaya koyar. Zihinde tasavvur edilen bir varlık da “şey” olarak adlandırılabilir, ancak bu varlık dış dünyada mahiyete sahip değilse ona “mevcud” denmez. Dolayısıyla şey kavramı, mevcud kavramına göre daha genel ve kapsayıcı bir terimdir.
  2. Mevcud Kavramının Tanımı ve Kullanımı
    Mevcud, bir varlığın dış dünyada somut bir mahiyete sahip olmasını ifade eder. Dar anlamda mevcud, yalnızca dış dünyada var olan nesneler için kullanılırken, geniş anlamda zihindeki varlıklar için de mevcud kavramı kullanılabilir. Ancak Fârâbî, teknik anlamda mevcudun, zihinsel varoluşun ötesinde, dış dünyada somut bir varoluşu ifade ettiğini belirtir.
  3. Şey ile Mevcud Arasındaki İlişki
    Seminerde şey ve mevcud kavramlarının kullanım alanlarının nasıl ayrıldığı detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Fârâbî’ye göre, her şey mevcud olmayabilir, ancak her mevcud bir şeydir. Zihinde var olan bir kavram, dış dünyada mahiyet kazandığında mevcud olur. Örneğin, adalet kavramı zihinsel bir şeydir, ancak bir kişide tezahür ettiğinde mevcud olur.
  4. Parmenides ve Mevcud Kavramı
    Fârâbî, Parmenides’in mevcud anlayışını ele alarak, mevcudun yalnızca dış dünyada mahiyeti olan varlıkları kapsadığını belirtir. Parmenides’e göre, bir şey hem dış dünyada hem de zihinde mahiyete sahip değilse, ona mevcut denemez. Bu yaklaşım, mevcudun şey kavramından daha dar bir anlama sahip olduğunu gösterir.
  5. “Min Eclihî” Kavramı ve Sebep-Sonuç İlişkisi
    Seminerde “min eclihî” (bir şeyin başka bir şey için var olması) kavramı altı farklı anlamda ele alınmıştır:
  1. Parça-Bütün İlişkisi: Bir parçanın, bütünü oluşturmak için var olması.
  2. Alet ve İşlev İlişkisi: Bir aletin, belirli bir işlevi gerçekleştirmek için var olması (ör. neşterin kan almak için kullanılması).
  3. Fiil ve Gaye İlişkisi: Bir fiilin, belirli bir amaca hizmet etmesi (ör. öğretimin bilgi elde etmek için yapılması).
  4. Elde Eden Kişi: Bir şeyin, ona sahip olan kişi için var olması (ör. sağlığın insan için istenmesi).
  5. Aleti Kullanan: Bir aletin, onu kullanan kişi için var olması (ör. matkabın marangoz için yapılması).
  6. Önderlik ve Rehberlik: Bir şeyin, örnek alınan kişi veya ilke için var olması (ör. Allah için ibadet etmek).
  1. Mille (Din) ve Felsefe İlişkisi
    Seminerin son bölümünde Fârâbî’nin, dinin felsefeden sonra geldiğine dair görüşleri ele alınmıştır. Fârâbî’ye göre din, felsefede elde edilen teorik ve pratik bilgilerin halkın anlayabileceği şekilde semboller ve ikna yöntemleriyle sunulmuş halidir. Bu nedenle din, felsefenin halk düzeyindeki bir temsili olarak değerlendirilir.

Sonuç

Bu seminerde şey ve mevcud kavramları arasındaki farklar, Parmenides’in yorumları ve Fârâbî’nin bu kavramları nasıl temellendirdiği tartışılmıştır. Fârâbî, şeyin daha geniş, mevcudun ise mahiyete dayalı daha dar bir kavram olduğunu vurgulamış ve bu ayrımın metafizik ve mantık açısından önemini ortaya koymuştur. Bir sonraki seminerde, bu kavramların toplum felsefesi ve dil teorisi bağlamındaki yeri daha ayrıntılı şekilde ele alınacaktır.

This seminar focuses on the concepts of “shayʾ” (thing) and “mawjūd” (existent) as discussed in al-Fārābī’s Kitāb al-Ḥurūf. While “shayʾ” refers to entities that possess quiddity either in the mind or in external reality, “mawjūd” specifically denotes the actual existence of such entities in the external world. Additionally, al-Fārābī’s critique of Parmenides’ metaphysical understanding of existence formed a significant part of the discussion.

Main Themes

  1. Definition and Scope of the Concept of Shayʾ
    According to al-Fārābī, “shayʾ” refers to anything that possesses quiddity, whether in the mind or in external reality. This definition makes “shayʾ” a broader term compared to “mawjūd”. Even an entity that exists only as a mental concept qualifies as a “shayʾ,” while it cannot be classified as “mawjūd” unless it has external existence. Thus, “shayʾ” serves as a more inclusive and general term than “mawjūd.”
  2. Definition and Usage of the Concept of Mawjūd
    “Mawjūd” refers to an entity that possesses concrete quiddity in external reality. While in a broader sense, it can apply to mental existences, al-Fārābī emphasizes its technical usage as denoting external existence. Therefore, “mawjūd” represents the actualized state of a “shayʾ” in the external world.
  3. Relationship Between Shayʾ and Mawjūd
    The seminar explored how the usage of “shayʾ” and “mawjūd” differs in philosophical discourse. According to al-Fārābī, every “mawjūd” is a “shayʾ,” but not every “shayʾ” is a “mawjūd.” A mental concept becomes “mawjūd” only when it acquires external quiddity. For example, justice is a “shayʾ” when conceived in the mind but becomes “mawjūd” when manifested in social conduct.
  4. Parmenides and the Concept of Mawjūd
    Al-Fārābī critiques Parmenides’ view of existence, emphasizing that mawjūd encompasses only entities with concrete quiddity in the external world. According to Parmenides, if something lacks both mental and external quiddity, it cannot be considered “mawjūd.” This perspective underscores how “mawjūd” is more specific and limited compared to the broader concept of “shayʾ.”
  5. The Concept of Min Ajlihī and Causal Relationships
    The seminar also discussed the term min ajlihī (for the sake of), examining six distinct meanings related to cause-and-effect relationships:
  1. Part-Whole Relationship: When a part exists for the sake of the whole.
  2. Instrument and Function: When an instrument exists to fulfill a specific function, like a scalpel for surgery.
  3. Action and Purpose: When an action serves a specific goal, such as teaching for the sake of learning.
  4. For the Beneficiary: When something exists for the benefit of an individual, like health for a person.
  5. For the User: When a tool exists for its user, such as a drill for a carpenter.
  6. Leadership and Guidance: When something exists for an exemplary figure or principle, like worship for God.
  1. Relationship Between Religion (Millah) and Philosophy
    The seminar concluded with al-Fārābī’s view on the relationship between religion and philosophy. According to al-Fārābī, religion follows philosophy, presenting theoretical and practical knowledge in symbolic and rhetorical forms for public understanding. Therefore, religion is seen as a popularized representation of philosophical truths.

Conclusion

This seminar examined the distinctions between the concepts of “shayʾ” and “mawjūd,” with particular emphasis on al-Fārābī’s critique of Parmenides’ interpretation of existence. Al-Fārābī highlights how “shayʾ” represents a broader category, while “mawjūd” specifically applies to entities with actualized quiddity. This distinction has significant implications for metaphysics and logic. The next seminar will further explore how these concepts relate to social philosophy and language theory.