ABDULLAH KAHRAMAN: CESSÂS, el-FUSÛl Fİ’L-USÛL 6. SEMİNER ÖZETİ

Bu seminerde teyhiru’l-beyân (beyan açıklamasının ertelenmesi) ve emir kavramı merkezli olarak Hanefî ve Şâfiî usul anlayışları arasındaki temel farklar irdelenmiş, ardından nesih teorisinin Hanefî gelenekte nasıl ele alındığı ayrıntılı biçimde analiz edilmiştir. Cessâs’ın metni üzerinden şekillenen tartışmalar, usûl fıkhının dil-felsefi, hüküm teorik ve normatif yapısına dair detaylar içermektedir.

Ana Temalar

  1. Beyanın Ertelenmesi (Teyhiru’l-Beyân) ve Uygulanabilirlik İlkesi
    Cessâs, lafzın zahir anlamının dışında bir anlam kastediliyorsa, bunun geciktirilmeden açıklanmasının zorunlu olduğunu vurgular. Özellikle namaz gibi uygulamalı ibadetlerin mahiyetinin geciktirilmesi, muhatabın yanlış anlamasına neden olacağı için caiz görülmez. Buna karşın mücmel (kapalı) lafızların açıklanması ertelenebilir, zira hükmün özü anlaşılır durumdadır, yalnızca ayrıntı sonradan gelir.
  2. Emir Kavramının Tanımı ve Kullanım Alanları
    Emir, üst konumdaki birinin alt konumda olana yönelttiği “yap” talebidir. Cessâs’a göre emir, temel olarak vücûb (zorunluluk) ifade eder. Ancak kullanıldığı bağlama göre nedd (tavsiye), irşad (yol gösterme), ibâha (mubah kılma), tehdit, tahaddî (meydan okuma) ve acziyet bildirme gibi anlamlara da gelebilir. Bu çeşitlilik, emrin anlamını belirlemede karineye (bağlama) duyulan ihtiyacı ortaya koyar.
  3. Emirde Tekrar, Kaza ve Vakit Bağlamı
    Cessâs’a göre emir ilk etapta bir kez yerine getirilmesi gereken bir hüküm doğurur; tekrar, ancak ilgili sebep yeniden meydana gelirse gündeme gelir. Namaz gibi ibadetlerin tekrar edilmesi, emrin değil, vaktin tekrarından kaynaklanır. Ayrıca emir verilen fiil yerine getirilmezse, bunun kazaya kalıp kalmayacağı da tartışılır. Hanefîlere göre kaza için ayrı bir delil gerekir; aksi takdirde emre yeni bir anlam eklenmiş olur.
  4. Nesih Teorisi: Ref mi, Beyan mı?
    Cessâs, neshi “ref” (hükmü ortadan kaldırma) değil, “beyan” (hükmün geçerlilik süresini açıklama) olarak yorumlar. Bu yaklaşım, Allah’ın ezelî ilmini ve kelâmının tutarlılığını koruma amacı güder. Ona göre nesih, bizim ebedî sandığımız bir hükmün aslında sınırlı olduğunun sonradan beyan edilmesidir. Bu anlayışla, “beda” yani Allah’ın bir konuda sonradan fikir değiştirmesi anlamına gelebilecek ihtimaller bertaraf edilir.
  5. Sünnet ve Kur’an Arasındaki Nesih İlişkisi
    Cessâs, Kur’an’ın sünneti ve sünnetin Kur’an’ı neshedebileceğini savunur, ancak bu ikinci durumda sünnetin mütevatir veya meşhur olması şartını koşar. Ahad haberle nesih yapılamaz. Örnekler arasında Kıble değişimi, içki yasağı ve hicab ayeti gibi uygulamalar yer alır. Cessâs’a göre bu örneklerdeki ilk uygulamalar sünnettir ve sonradan gelen ayetlerle neshedilmiştir.
  6. Tilaveti Mensuh, Hükmü Baki Olan Deliller
    Cessâs, metni Kur’an’dan çıkarılmış ancak hükmü geçerli olan nasları (örneğin recm hadisi) savunur. Ona göre ayet unutulmuş, yazılmamış ya da tilavetinden vazgeçilmiş olsa da hükmü geçerli olabilir. Bu görüş, Kur’an’ın dokunulmazlığı açısından bazı tartışmalara yol açsa da, Cessâs’ın usul teorisinde mantıksal bir yere sahiptir.
  7. Nesihte Zamanlama, Sebep ve Maslahat İlişkisi
    Hanefîler, neshi hükmün vakti gelmeden mümkün görmez. Ayrıca, Cessâs’a göre nesih işlemi ilahi irade ve maslahat gözetilerek gerçekleştirilir; yeni hüküm bazen daha hafif, bazen daha ağır olabilir. Burada amaç, kulların maslahatına en uygun olanı hayata geçirmektir.

Sonuç

Bu ders, Cessâs’ın usul anlayışında beyanın önceliğini, emrin normatif çerçevesini ve nesih teorisinin Hanefî yorumunu bütünlüklü bir şekilde sunmuştur. Özellikle neshi bir tür beyan olarak yorumlaması, Hanefî geleneğin Kur’an’ın değişmezliği ve ilahi kelâmın hikmetine dair hassasiyetini gözler önüne sermektedir. Bir sonraki derslerde, nesih tartışmalarının pratik-tefsirî sonuçları ve şeriatın bütünlüğü içinde hüküm sürekliliği meselesi işlenecektir.

This seminar focused on the concept of taʾkhīr al-bayān (postponement of clarification) and the nature of command (amr), comparing Ḥanafī and Shāfiʿī approaches, and delving into the doctrine of abrogation (naskh) in the Ḥanafī tradition. Based on al-Jaṣṣāṣ’s analysis, the discussion revealed detailed intersections between legal theory, linguistic philosophy, and normative reasoning in Islamic jurisprudence.

Main Themes

  1. Postponement of Clarification (Taʾkhīr al-Bayān) and Its Limits
    Al-Jaṣṣāṣ argues that if the intended meaning of a legal text differs from its apparent meaning, then clarification must not be delayed. In cases such as prayer rituals, delayed clarification would mislead the audience, hence it is impermissible. However, in the case of ambiguous (mujmal) expressions, postponement is permitted, as the core legal intent is already understood, and only its details are disclosed later.
  2. Definition of Command (Amr) and Its Modalities
    A command (amr) is defined as a request from a superior to a subordinate to perform an act. Al-Jaṣṣāṣ holds that the default implication of a command is obligation (wujūb), but depending on context, it may also denote recommendation (nadb), guidance (irshād), permissibility (ibāḥa), threat, challenge, or demonstration of incapacity. Thus, context (qarīna) plays a key role in interpreting commands.
  3. Command, Repetition, and Performance Timing
    According to al-Jaṣṣāṣ, a command implies a one-time action unless there is evidence for repetition. Acts such as prayer are repeated not because of the command itself, but due to the recurring nature of time-bound obligations. Additionally, the issue of whether missed obligations require make-up (qaḍāʾ) is raised. In the Ḥanafī view, qaḍāʾ requires a separate proof, otherwise the original command would be extended unjustifiably.
  4. The Nature of Abrogation (Naskh): Removal or Clarification?
    Al-Jaṣṣāṣ interprets abrogation not as a removal (rafʿ) of a ruling, but as a clarification (bayān) of its temporal limitation. This perspective preserves the consistency of God’s eternal knowledge and speech. What appears as an abrogation is actually the later revelation clarifying the time-bound nature of a ruling previously thought to be perpetual, thereby excluding any notion of divine retraction (badāʾ).
  5. Abrogation Between Qur’an and Sunnah
    Al-Jaṣṣāṣ accepts both Qur’an abrogating Sunnah and vice versa, with the condition that abrogating Sunnah must be mutawātir (mass-transmitted) or mashhūr (widely known). Āḥād (solitary) reports cannot abrogate Qur’anic rulings. Examples such as the change of qibla, the prohibition of alcohol, and the hijab verse demonstrate such instances where initial practices from the Sunnah were abrogated by later Qur’anic revelations.
  6. Abrogation of Recitation but Continuation of Legal Ruling
    Al-Jaṣṣāṣ defends the validity of texts whose recitation was abrogated but whose legal ruling remains, such as the stoning (rajm) punishment. In his view, even if a verse was forgotten or removed from recitation, its legal authority can persist. While this view has raised theological concerns, it is logically consistent within al-Jaṣṣāṣ’s framework.
  7. Timing, Cause, and Welfare (Maṣlaḥa) in Abrogation
    The Ḥanafī school maintains that abrogation is not permissible before a ruling’s implementation period begins. Moreover, abrogation is enacted in light of divine wisdom and human welfare (maṣlaḥa)—sometimes replacing a law with a lighter or heavier one to best suit the community’s needs.

Conclusion

This seminar offered a comprehensive view of al-Jaṣṣāṣ’s legal theory, highlighting the primacy of bayān, the interpretive complexity of amr, and the Ḥanafī conception of abrogation as clarification rather than cancellation. His approach aims to protect the coherence of divine speech and avoid theological inconsistencies. Upcoming sessions will explore the practical and exegetical consequences of this theory, including its impact on continuity and change within Islamic law.