EKREM DEMİRLİ-KELÂBÂZÎ-et-TA’ARRUF 11. SEMİNER ÖZETİ

Dersin Amacı ve İçeriği

Bu derste, tasavvufi ahlakın merkezinde yer alan “rıza” kavramı ekseninde insanın iradesi, tevekkül, kader ve ilahi takdirle ilişkisi tartışılmaktadır. Kelâbâzî’nin metninden hareketle rıza, bir hal mi yoksa bir makam mı olduğu sorusu üzerinden ele alınmakta; aynı zamanda rızanın toplumsal ve bireysel yaşamdaki zorluğu ve imkanları analiz edilmektedir. Amaç, sufilerin Allah’ın kudreti ve evrendeki mutlak özgürlüğü anlayışıyla nasıl bir “kabul” ve “sükunet” inşa ettiğini göstermektir.

Ana Temalar ve Başlıklar

  1. Rıza ve İrade İlişkisi

Cüneyt Bağdadî’ye göre rıza, kişinin kendi iradesini terk etmesidir. Bu, hem fiillerde hem de bilgi ve değer yargılarında iradeyi askıya almayı ifade eder. İnsan doğru-yanlış ayrımı yaptığı sürece hakiki rızadan bahsedilemez.

  1. Evrenin Mükemmelliği ve İlahi Takdir

Dersin büyük bölümünde, filozofların “olabilecek en mükemmel evren” anlayışı tartışılır. Tanrı’nın mutlak kudreti bağlamında, evrende kötülük ve eksiklik algısının, insan merkezli bakış açısından kaynaklandığı savunulur.

  1. Kader: Tanrı’nın Özgürlüğü

Kaderin anlamı Tanrı’nın iradesi ve özgürlüğü olarak tanımlanır. İnsan açısından kader, bağımlılığı; Tanrı açısından ise sınırsız özgürlüğü temsil eder. Bu bağlamda kadere iman, Tanrı’nın mutlak kudretine teslimiyeti ifade eder.

  1. Sufi Düşüncede Rıza Halleri

Zünnûn el-Mısrî, Harîs el-Muhâsibî ve Râbia el-Adeviyye gibi sufilerin rıza tanımları aktarılır. Rıza; kalpte huzur, kader karşısında sükun, ilahi tercihe razı oluş ve yaşanan her halin sevinçle karşılanmasıdır.

  1. Rıza ile Şeriat Arasındaki Gerilim

Rızaya ulaşan bir insanın şeriatla ilişkisi, eylem ve sorumlulukla irtibatı tartışılır. Sufiler Allah’tan razı olarak yapılan ibadeti, şükür makamı sayarken; ibadeti Allah’ı razı etmek için yapan kişi bir tür ticaret yapıyor olur.

Sonuç

Bu derste rıza, sadece tasavvufi bir erdem değil, aynı zamanda Allah tasavvurunun ve ahlakın merkezinde yer alan bir kabul biçimi olarak ele alınmıştır. Kader, insanın özgürlüğünü sınırlayan değil, Allah’ın sınırsız özgürlüğünü ortaya koyan bir ilke olarak sunulmakta; şeriatla bu anlayış arasında kurulması gereken denge vurgulanmaktadır.

 

 

Purpose and Content of the Seminar

This seminar explores the concept of riḍā (contentment) as a central theme in Sufi ethics, particularly in relation to human will, tawakkul (trust), destiny (qadar), and divine decree. Based on Kelâbâzî’s text, the lecture examines whether riḍā should be considered a transient state or a stable station. It analyzes the psychological and theological dimensions of accepting divine will in both personal and social life. The aim is to show how Sufis construct a disposition of acceptance and inner peace in the face of divine omnipotence and cosmic order.

Main Themes and Topics

  1. The Relationship Between Riā and Will

According to Junayd al-Baghdādī, riḍā involves the complete surrender of one’s own will. This includes suspending personal judgments about right and wrong. As long as a person makes moral distinctions, true contentment with divine will cannot be achieved.

  1. The Perfection of the Cosmos and Divine Decree

The lecture discusses the philosophical view that the universe is the best of all possible worlds. Any perception of deficiency or evil is seen as a projection of the human-centered viewpoint. From the divine perspective, everything exists as it should.

  1. Destiny as Divine Freedom

Destiny (qadar) is framed not as a constraint on human freedom, but as an expression of God’s absolute freedom. For humans, it reveals their dependency; for God, it manifests unlimited agency. Belief in destiny thus implies full surrender to divine omnipotence.

  1. States of Contentment in Sufi Thought

Definitions of riḍā from Sufi figures like Dhū al-Nūn al-Miṣrī, Ḥārith al-Muḥāsibī, and Rābiʿa al-ʿAdawiyya are discussed. Contentment involves inner peace, composure in the face of divine will, and joyful acceptance of all circumstances.

  1. The Tension Between Riā and Sharīʿa

The seminar addresses whether someone who reaches riḍā is still bound by Islamic law. While performing acts of worship out of gratitude is praised, worship motivated by the desire to please God is seen as transactional rather than genuine surrender.

Conclusion

This session presents riḍā not just as a Sufi virtue but as a central element in the conception of God and ethics. Qadar is not viewed as a limit on human agency, but rather as a reflection of divine autonomy. The delicate balance between this deep submission and adherence to Sharīʿa law is emphasized as a key concern in Sufi thought.