EKREM DEMİRLİ-KELÂBÂZÎ-et-TA’ARRUF 2. SEMİNER ÖZETİ
Seminerin Amacı ve İçeriği
Bu seminer, tasavvufun İslam ilimleri içerisindeki konumunu, ilk zahidlerin züht anlayışını ve Kelâbâzî’nin tasavvufa dair bilgi üretimini dinî ilimler bağlamında nasıl temellendirdiğini ele alır. Tasavvufun bağımsız bir din ilmi haline gelişi, fıkıh ve kelamla görev paylaşımı bağlamında tartışılır. Kelâbâzî’nin “et-Taʿarruf” adlı eseri çerçevesinde, tasavvufun fıkıh ve kelam ilimleriyle ilişkisi, sünnî akideye bağlılık üzerinden değerlendirilir.
Ana Temalar ve Başlıklar
- Tasavvufun İlmi Niteliği ve Problematik Gelişimi:
Tasavvuf, diğer İslami ilimlerden farklı olarak kurallara karşı gelişmiştir. Züht hareketi bu bağlamda ortaya çıkmış ve dünyevî zenginliğe, siyasî iktidara ve fıkhî/kelamî bilginin şekilciliğine bir eleştiri olarak gelişmiştir.
- Züht Anlayışının Tarihsel Koşulları:
Erken dönem zahidlerin üç alandaki tepkileri — zenginlik, siyasî güç ve şekilci din anlayışı — tasavvufun kurucu eleştirilerini oluşturur. Bu züht hareketi, Medine’deki sade dindarlığın hilafet merkezlerinde dönüşümüne karşı ortaya çıkmıştır.
- Tasavvufun Kimlik Arayışı ve Tedvin Süreci:
İlk dönemlerde şeriata aykırı yorumlara karşı bir savunma hattı olarak, tasavvufun bilgi kaynağını Kur’an ve Sünnet’le sınırlayan Cüneyd-i Bağdadî çizgisi, tasavvufun ilmi kimliğini inşa eder. Bu kimlik, tasavvufu bidat ve ibahi hareketlerden ayırmayı hedefler.
- Fıkıh-Kelam-Tasavvuf Arasında Görev Dağılımı:
Kelâbâzî, tasavvufun fıkhî konularda fakihlere, akide konularında kelamcılara tabi olması gerektiğini belirtir. Zikir, takva, züht gibi kavramlar ise tasavvufun uzmanlık alanına girer. Bu, tasavvufun kendi alanında bağımsızlık kazanmasına imkân tanır.
- İç Eleştiri ve Tasavvufun Ahlaki Krizi:
Tasavvufun en sert eleştirileri bizzat sufilerden gelmiştir. Kuşeyrî ve Kelâbâzî’nin metaforları, sûfîliğin lafızda kalıp manasını kaybettiği eleştirisini dile getirir. “Çadırlar bizim, kadınlar değil” metaforu, dil ve anlam arasındaki kopuşu simgeler.
Sonuç:
Kelâbâzî’nin çalışması, tasavvufu kelam ve fıkıh arasında meşru bir ilim olarak konumlandırmakta; aynı zamanda tasavvufun iç disiplinini sünnet ve akide ile uyumlu kılarak hem entelektüel hem de ahlaki bir yeniden yapılanmayı hedeflemektedir. Bir sonraki seminerde Kelâbâzî’nin eserinde yer alan kavram analizlerine geçilecektir.
Purpose and Content of the Seminar
This seminar explores how Sufism established its place among Islamic sciences by examining early ascetic movements and Kelâbâzî’s approach to defining Sufism within a Sunni theological framework. It analyzes how Sufism emerged not from formal rules but as a reaction to wealth, political authority, and rigid legalism, eventually evolving into a disciplined science. The lecture focuses on Kelâbâzî’s efforts to legitimize Sufism by aligning it with the Qur’an, Sunnah, jurisprudence (fiqh), and theology (kalām).
Main Themes and Headings
- The Scientific Nature of Sufism and Its Problematic Development:
Unlike other Islamic sciences, Sufism developed in opposition to formal structures. It emerged as a moral and spiritual response to materialism and the formalism of legal and theological discourses.
- Historical Conditions of Asceticism:
Early ascetics resisted three dominant features: excessive wealth, political power, and religious formalism. Their movement represented a return to the simplicity of the Medinan spiritual ethos, rejecting the transformations introduced in urban Islamic centers.
- Identity Formation and the Codification Process:
Sufism had to defend itself against deviant and antinomian interpretations. Thinkers like Junayd al-Baghdādī emphasized limiting the sources of Sufi knowledge to the Qur’an and Sunnah. This framework formed a defensive identity, distinguishing Sufism from heretical trends.
- Task Distribution between Fiqh, Kalām, and Sufism:
Kelâbâzî states that Sufis should defer to jurists in legal matters and theologians in creed-related issues. However, concepts like remembrance (dhikr), piety (taqwā), and renunciation (zuhd) fall under the Sufi domain. This division grants Sufism autonomy within its moral and spiritual focus.
- Internal Critique and Ethical Crisis in Sufism:
Sufism’s most profound critiques came from within. Both Kelâbâzî and Qushayrī express concern over the loss of meaning in Sufi discourse. The metaphor “we own the tents, but not the women” signals a disconnect between external expressions and inner truth.
Conclusion
Kelâbâzî’s work seeks to position Sufism as a legitimate Islamic science between fiqh and kalām. By insisting on Qur’anic and Sunni orthodoxy, he aims to restore the intellectual and ethical integrity of Sufism. The next seminar will examine Kelâbâzî’s conceptual framework in detail.