ÖMER TÜRKER,2022-2023 LİSANS PROGRAMI: el-İŞÂRÂT VE’T- TENBÎHÂT OKUMALARI 9. SEMİNER ÖZETİ

Bu seminerde İbn Sînâ’nın metafizik anlayışına dayanan varlık, illet ve zorunluluk kavramları ele alınmıştır. Aristotelesçi ve İslami düşünce geleneklerinden hareketle varlık ve illet ilişkisi incelenmiş, teselsül ve kısır döngünün reddi üzerinden ilk illetin zorunluluğu tartışılmıştır. Ayrıca, hudûs delili ve varlığın mahiyeti üzerine kelamcılar ve filozoflar arasındaki görüş ayrılıkları seminerin odak noktalarından biri olmuştur.

Ana Temalar

  1. İbn Sînâ’nın Metafizik Yapısı ve Varlık Kavramı
    Seminerde, İbn Sînâ’nın metafiziğini imkân, zorunluluk ve imkânsızlık kavramları üzerine kurduğu belirtilmiştir. Varlık, bu üç kavramın etrafında şekillenen bir yapı olarak ele alınır. Zorunlu varlık (vâcibü’l-vücûd), mahiyeti gereği var olan, varlığı başkasına bağlı olmayan ve tüm varlıkların kaynağı olarak tanımlanmıştır. Mümkün varlık (mümkinü’l-vücûd) ise varlığı başkasına bağlı olan ve yokluk ile varlık arasında duran varlıklardır.
  2. Teselsül ve Kısır Döngü Delilleri
    Teselsülün reddi, her varlığın bir sebebe dayanması gerektiği ve bu sebepler zincirinin sonsuza kadar uzanamayacağı fikrine dayanır. Sonsuz bir illet zinciri, hiçbir varlığın nihai bir sebebe dayanmamasına yol açacağından aklen imkânsız kabul edilir. Kısır döngünün reddi, bir varlığın varoluşunun başka bir varlığa, onun da aynı varlığa dayanamayacağı ilkesine dayanır. Bu iki reddiye, ilk sebep olarak zorunlu varlığın kabulünü zorunlu kılar.
  3. Hudûs Delili ve Değişim Kavramı
    Kelamcıların geliştirdiği hudûs delili, varlığın sonradan meydana gelmesini temel alır. Bir varlık değişime uğruyorsa, bu değişim onun kendiliğinden var olamayacağını ve bir muhdise (yaratıcıya) ihtiyaç duyduğunu gösterir. Kelamcılar, evrendeki her şeyin hadîs (sonradan meydana gelen) olduğunu savunur ve bu varlıkların bir ilk yaratıcıya (muhtis) dayandığını ileri sürer.
  4. İbn Sînâ’nın Saf Akıl Yöntemi
    İbn Sînâ’nın yöntemi, duyulara dayanmayan, saf aklî kavramlarla metafiziği inşa etmeye dayanır. Fârâbî ve Ebü’l-Hasan el-Âmirî gibi düşünürlerin de etkisiyle, akıl yürütme duyulara başvurmadan gerçekleştirilebilir. Bu yaklaşım, İbn Sînâ’nın varlık delilini duyusal algılardan bağımsız olarak kurmasını sağlar.
  5. Varlık ve Mahiyet İlişkisi
    Varlık ve mahiyet kavramları arasında ontolojik bir ayrım yapılmıştır. Varlık bir şeyin dış dünyada bulunmasını, mahiyet ise onun ne olduğunu tanımlar. Zorunlu varlık, varlığını mahiyetinden değil, kendi zatından alır, bu nedenle onun mahiyeti, varlığının ta kendisidir.
  6. Vâcibü’l-Vücûd ve Mümkinü’l-Vücûd İlişkisi
    Zorunlu varlık, varoluşu kendinden olan ve başka bir sebebe dayanmayan yegâne varlıktır. Mümkün varlıklar ise varlıklarını zorunlu varlıktan alır ve sürekli olarak ona muhtaçtır. Zorunlu varlık olmaksızın mümkün varlıkların varlığını sürdürmesi imkânsızdır.

Sonuç

Bu seminerde İbn Sînâ’nın metafizik yapısının temelini oluşturan varlık, illet ve zorunluluk kavramları detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Teselsül ve kısır döngü delilleri, zorunlu varlığın varlığını zorunlu kılarak varlık anlayışının aklî temellerini güçlendirmiştir. Hudûs delili, değişim ve varoluş arasındaki ilişkiyi ortaya koyarken, varlığın mahiyetten bağımsız olarak nasıl anlaşılabileceği tartışılmıştır. Bir sonraki seminerde, zorunlu varlık ve mümkün varlık arasındaki ilişkinin, Tanrı-alem ilişkisi bağlamında daha ayrıntılı bir şekilde ele alınması planlanmaktadır.

This seminar focused on Ibn Sīnā’s metaphysical framework, particularly the concepts of existence (wujūd), causality (ʿilla), and necessity (wujūb). The discussion explored the relationship between existence and causality, the rejection of infinite regress and circular causation, and the necessity of a first cause. Additionally, the argument from contingency (dalīl al-imkān) and the debate between theologians and philosophers on the nature of existence were central to the seminar.

Main Themes

  1. Ibn Sīnā’s Metaphysical Structure and the Concept of Existence
    Ibn Sīnā’s metaphysics is built upon the triad of possibility, necessity, and impossibility. Existence falls within this structure, classified as either necessary (wājib al-wujūd) or contingent (mumkin al-wujūd). The necessary existent exists by its very nature, independent of any external cause, while contingent existents rely on an external cause for their existence. The impossible (mumtaniʿ al-wujūd) refers to entities whose existence is inherently contradictory.
  2. Rejection of Infinite Regress and Circular Causation
    The rejection of infinite regress (tasalsul) is based on the impossibility of an endless causal chain, which would prevent the existence of any actualized entity. An infinite series of causes would lack a definitive origin, rendering existence itself unintelligible. Similarly, the rejection of circular causation (dawr) arises from the logical contradiction of something causing itself through an intermediary. These arguments necessitate the existence of a first, uncaused cause—the Necessary Existent.
  3. The Argument from Contingency (Dalīl al-Imkān)
    The contingency argument, favored by Ibn Sīnā, posits that all contingent beings require an external cause for their existence. Since contingent entities cannot account for their own existence, the chain of causality must terminate at a being whose existence is necessary by its very essence. This being exists independently and serves as the ultimate source of all existence.
  4. Ibn Sīnā’s Purely Rational Approach
    Ibn Sīnā’s methodology relies on pure rational analysis rather than empirical observation. Drawing from the Aristotelian tradition and Islamic philosophical developments, Ibn Sīnā argues that reason alone can establish metaphysical truths without recourse to sensory perception. This rationalist approach distinguishes his metaphysical proofs from empirical arguments advanced by theologians.
  5. The Relationship Between Existence and Essence
    Ibn Sīnā differentiates between existence (wujūd) and essence (māhiyya). While existence pertains to an entity’s actuality in the external world, essence defines what the entity is. In contingent beings, essence is distinct from existence, while in the Necessary Existent, essence and existence are identical. This ontological unity characterizes the Necessary Existent as self-sufficient and eternal.
  6. Relationship Between Necessary and Contingent Existence
    The Necessary Existent is the ultimate source of all contingent beings. Contingent entities depend entirely on the Necessary Existent for their existence, both in origination and sustenance. Without the Necessary Existent, contingent existence would be impossible. This causal hierarchy underscores the ontological dependence of the world on a transcendent first cause.

Conclusion

This seminar provided a detailed examination of Ibn Sīnā’s metaphysical structure, focusing on existence, causality, and necessity. The rejection of infinite regress and circular causation reinforced the necessity of a first cause—the Necessary Existent. Additionally, the argument from contingency clarified the dependence of all possible existents on an independent source. The next seminar will further explore the relationship between the Necessary Existent and contingent beings within the context of divine causality and the cosmos.